15 Aralık 2009 Salı
GÜLLER
iraz-30@hotmail.com arkadaşımdan gelen bir hikaye sevgiyle okuyunuz.
GÜLLERİN AGLADIĞI BİR ZAMAN VARDIR
Ama bir Gül var ki onun gözlerinde her zaman
gözyaşı vardır. Geceler onun gözyaşlarını kendine
saklar. Ama gündüzün aydınlığında nemlenen gözleri
onun hüzünlerini fısıldar. Denizler onun gözyaşları
gibi ıslak; güneşler hüzünleri kadar sıcaktır.
GÜLLERİN KOKMADIĞI BİR ZAMAN VARDIR
Ama bir gül var ki,
Onun sevgi saçan kokusu her zaman vardır.
Kokusu sevgiden, rengi hasretten bir güldür.
O, kalbi hasretle yanmış ama sönmemiş, kül olmamış,
Kor olmuştur ve Tanrı adını
“Kırmızı Gül” Koymuştur...
GÜLLERİN SEVİŞTİĞİ BİR ZAMAN VARDIR
Ama bir gül var ki; Sustuğu an bile sevgiyi yaşayan bir
kalbi vardır. Onun gülerken bile yaprağında gözyaşı vardır.
Ama o gözyaşlarında bile sevgiden gelen bir sıcaklık vardır.
Onun gözünde vazolara girmenin bir anlamı yoktur.
Ama onun hüznünü ve sevincini paylaştığı kır çiçekleriyle arkadaşlığı vardır
GÜLLERİN UYUDUĞU BİR ZAMAN VARDIR
Ama bir gül var ki; Onun geceleri bile kapanmayan gözleri vardır.
Sevgisi gece gündüz yol alır, duası,
Kokusu anbean sevdiğine varır..........
GÜLLERİN SOLUDUĞU BİR ZAMAN VARDIR
Ama bir gül var ki; Kokusu sevgilinin yüreğine işlemiştir de
bu yüzden ölümsüzlük sırrına kadem basmıştır.
Ve onun mezar taşına şu yazılmıştır:
SEVMEYEN İNSANLAR ÖLÜR AMA,
SEVEN GÜLLER SOLMAZ,
ONLARIN KABRİDE OLMAZ…..
Kan rengi ,
kıpkırmızı güllere bayılırdı...
Kocasının sevgili Gül 'ü...
Her yıl evlilik yıldönümünü
kapının önünde bulduğu...
Enfes fiyonklarla süslü
kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı...
Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış
gülleri kucağına bırakılmıştı,
Küçük bir kartla birlikte;
" Seni geçen sene bugünden daha çok seviyorum..."
Birden bunların son gülleri olduğunu düşündü.
Önceden ısmarlanmış olmalıydı.
Öleceğini nereden bilebilirdi?...
Zaten her şeyi daha önceden planlamayı
ve yapmayı çok severdi.
Gülleri özenle içeri taşıdı.
Saplarını kesti , vazoya yerleştirdi.
Vazoyu da konsolun üzerine ,
eşinin fotoğrafının yanına koydu.
Orada kocasının koltuğuna oturup,
Saatlerce gülleri ve fotoğrafı seyretti. Sessizce...
Bitmek bilmeyen bir yıl geçti.
Yapayalnız ve hüzün dolu bir yıl...
Sonra bir sabah kapı çalındı tıpkı eski günlerdeki gibi...
Kıpkırmızı gülleri ,
üzerinde küçük kartıyla birlikte eşikteydi.
Evlilik yıldönümünü kutluyordu.
Gülleri içeri aldı.
Şaşkınlık içinde doğru telefona koştu.
Çiçekçi dükkanını aradı.
Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı?...
Biliyorum " dedi , çiçekçi...
" Eşinizi geçen yıl kaybettiniz...
Telefon edeceğinizi de biliyordum...
Bugün size gönderdiğim gülleri çok önceden ısmarlamış,
Parasını da ödemişti.
Hep böyle yapardı zaten...
Hiç şansa bırakmazdı.
Dosyamda talimat var.
Bu çiçekleri size her yıl göndereceğim.
Bir de özel kart vardı , kendi el yazısıyla.
Bilmeniz gerek diye düşünüyorum...
Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart..."
Gül hıçkırıklar içinde teşekkür ederek
telefonu kapattı...
Parmakları titreyerek zarfı açtı...
" Güller,
senin
kapıyı
açmadığın
güne
dek
gelmeye
devam
edecek.
O gün
çiçekçi
beş ayrı
zamanda
gelip kapıyı
çalacak,
Eve dönüp
dönmediğini
kontrol
edecek.
Beşinciden sonra emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip, Seninle yeniden ve ebediyen kavuştuğumuz yere bırakacak..."
alıntıdır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Kocasının aşkına hayranım valla helal olsun.Güzel bir hikaye canım.
Yorum Gönder